2010'da ilimizde Çürüksu Nehri kirliliğine, kuşgöçüne farkındalık için TRAKOR Çürüksu KuşGözlem Topluluğu'nu /TKGT'nu kurduk.Denizlimizde 325 tür kuş ( 320.tür 1 çölkuyrukkakanı,321.tür 3 Karakuğu, 322.tür 1 karaağaçkakanı, 323.tür 1 dağcılıbıtı, 324.tür 1 Pasifik incirkuşu,325.tür 1 Tundra Kazını) bulduk ve Çürüksu Havzasında da 246 türü kaydettik.1997'de suyu kirlenen B.Menderes-Çürüksu Havzası korunması adına TRAKOR/TKGT(Türkiye Çürüksu Kuş Gözlem)Topluluğu tüm sahalarda etkin çalışmaktadır.
Denizli doğusuyla Afyon sınırını oluşturan Acıgöl'e Flamingolar tekrar geri gelirken İzmir Gediz Deltası'nda da genç flamingolara halkalama çalışmaları yapıldı.
Denizli-Afyon sınırındaki Acıgöl'ün simgesi Flamingolar yerel halkın diliyle allı turnalar geri döndü.
Denizli TRAKOR Çürüksu Kuş Gözlem Grubu bu sene içinde 3 aydır Acıgöl'de rutin kuş gözlemi ve göç takibi gözlemlerine devam ederken flamingoların da geri dönmesinden duydukları mutluluğu paylaştılar.
TraKor Grubumuz ile bilimsel kuş kaydı ve kuşlarla ilgili kitaplar,envanter çalışması gibi ortak çalışmalara destek olduk diyor grup sözcüsü Çüngür ve şunları ekliyor;Acıgöl'de 267 tür kuş kaydımız var ve son yıllarda bu sayı 226 türe düşmüş durumda,eskiden saydığımız 5500 flamingo ise şimdilerde 300 civarında.
"TraKor Çürüksu Kuş Gözlem Grubu İki senedir dünya kuş tür sayım gününde Türkiye Global Big Day finalinde (bir günde en çok kuş türü görülen il ) Denizlimizi 1.liğe taşıyan değerli ekibimize destek için İstanbul,Balıkesir,Ankara,İzmir,Aydın ve Denizli içinden gelen grup üyelerimizle veya arkadaşlarımızla, Trakuş'tan ve Kuş Atlası'ndan da arkadaşlarımızla bu güzel kuş araştırma ve göç izleme etkinliğine devam ediyoruz.
TRAKOR Çürüksu Kuş Gözlem Grubu olarak Denizli'deki sulak alan ve kuş göç alanlarını gözlemlemeye devam ediyoruz. 2015'te başlayan bu etkinliğe biz de 3 senedir Denizli ekibi olarak katılıyoruz.2017 senesinde Türkiye 5. olmuştuk.
2018 ve 2019 da Türkiye 1.liğini açık farkla kazandırdık ilimize.
Seneye de kazanacağımızdan eminiz,çünkü DENİZLİ kuş tür sayısı bakımından ilk 10 ilimizden biri.Şu ana dek biz 315 kuş türünü belgeledik.
Bunu daha yukarılara taşımak için tüm Denizlimizi karış karış geziyoruz.Bilgilerimizi TRAKOR adı altında blog sayfamızda paylaşıyoruz.Kuşbank ebird ve Trakuş sayfalarına ekliyoruz.Facebooka da grubumuzun sayfasını açtık.
Acıgöl'e Nisan'da geldiğimizde otuza yakın flamingo görmüştük.Geçen haftaki gözlemde ise sayılarının 300 civarında olduğunu görünce sevindik.Bu kuşlar tepenin arkasındaki Burdur'a ait Çorakgöl'e gidip geliyor, orada şu an su kalmayınca göl kurudu ve kuşlar Acıgöl'de kalmaya başladılar.
1993 yılına kadar ülkemizin flamingonun ürediği 5 alandan biridir Acıgölümüz.Hal böyleyken acaba üreme döneminde bir gelişme teşebbüsü görüldü mü diye yerel halka çobanlara soralım dedik,Gemiş köy kahvehanesindeki muhabbetimiz esnasında Gemiş Mahallesi muhtarı Hüseyin Çetin de konuya dahil oldu ve yerel halkla istişarede bulununca duyduklarımıza inanamadık. Söylediklerine göre bu sene yumurta yapmak için çabaladıklarını ve telef olan yumurtaları bizzat gördüklerini belirttiler. Flamingoların şiddetli ve uzun süren yağış nedeniyle poyraz rüzgarların da sert esmesi sebebiyle gölde dalgalar oluştuğunu ve flamingo yumurtalarının bırakıldığı alanda sert rüzgarla oluşan dalgalar yüzünden telef olduğunu aktardılar.Acaba yüksekçe bir çamur düzeni kurulamaz mı dediler.
Göl etrafında oluşturulan tuz havuzlarında gölün kısmen suyunun buralara aktarılması ve zaten göl su rejiminin bozulması,kuraklıklar,gölü besleyen kaynakların yıl yıl değişik seviyelerde olması sebebiyle yetkililerden yardım istediklerini söyleyen yerel halk bu kuşların yuvasının biraz daha yüksek bir alan oluşturulsa yavru çıkaracaklarını düşündüklerini söylediler.İşte bizim dediğimizde bu aynı düşünce deyip kaç yıldır belirli makamlara ulaşarak ilettiğimiz konunun aynısını bu kez bize aktardılar yörenin kuş severleri. Bizlerde 1994'ten beri burada flamingolarda üreme olmadığını aktardık,en son 93'te 150 yuvalık bir koloni varken doğal ortamı bozulunca sonrası üremeler durdu.En kısa sürede konuyu
yetkililere ulaştırmak üzere teşekkür edip Acıgöl'den ayrıldık.
Umarız İzmir Gediz Deltası flamingo yapay adası ve yapılan çok değerli çalışmalar buraya da en kısa sürede örneklenerek getirilir.Acıgöl'ün Gediz Deltası kadar on binlerce flamingoya ev sahipliği yapabileceğini düşünüyoruz.Bu sayede buraya akın edecek kuş gözlemcileri artacaktır, yurt dışından dahi kuş gözlemcilerinin alana akın edeceğini düşünüyoruz.
Gözlem için gerekli olan kıstaslardan ilki olanlarından kuş gözlem kulesini Afyon Bölge Müdürlüğüne bağlı Denizli Şube Müdürlüğü DKMP birimi yaptırmıştı,hatta ilk gözlem etkinliği bize nasip olmuştu.Denizli doğa koruma milli parklar müdürlüğü bu konuda duyarlı olacaktır ve burada da özveriyle konuyu ele alıp ilimize A sınıfı bir sulak alan olabilecek Acıgöl'e yeni projelerle büyük katkı sağlayacaktır.
Acıgöl güzel su rejimi projeleriyle suyu düzenlenirse zaten bol olan kuş türüyle ülkemizin A sınıfı sulak alanı olabilecek bir kritere sahiptir.Acıgöl'ün ( birdwatching) dünya kuş gözlemciliğinde ülkemiz için örnek bir alan olacağını düşünüyoruz.Yanı başındaki hava alanıyla buranın bir an evvel hızlı dünyayla buluşturulması gerektiğini,bundan hem yöre halkı hem de kuşlar ve de doğa kazançlı çıkacaktır.Böylece ülkemizin doğa reklamına da bir artı daha eklenecektir.
Denizlimizin her alanını tarayarak yetkililerin buralara ilgisini bir nebze olsun çekmek için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz ." diyerek TraKor grup sözcüsü sözlerini noktaladı.
Denizli ilimiz Anadolu göç yollarında bulunan Göller Bölgesine kısmen kuzeybatıdan topraklarıyla giren,bol dağ,akarsu ve göllerle sazlık alanlarla kaplı çok güzel bir şehrimizdir.
Nüfusu 1 milyonu geçmiş şehir merkezinde 700 bine yakın insanımız yaşamaktadır,Eskiden büyük oranda çiftçilik ve hayvancılık ön plandayken sanayisi gelişmiş,hatta pamuk üretimi sayesinde tekstil fabrikaları kurularak büyük bir sanayi atılımı yapılmış,ülkenin en güçlü ticari gücü olan zengin 15 ilinden biridir.Dokuması binlerce yıllık tarihe dayanır.Pamukkalesiyle,Ege'nin en büyük zirvesi 2571m. ile Honaz Dağı(Cadmos),uzun ötüşlü ünlü Denizli horozu,25 antik kentiyle,Anadolu Parsı ve kızıl geyikleriyle,muhteşem yaban hayatıyla,dağları ve gölleriyle tarihiyle ülkemizin en değerli merkezlerinden biridir.
Sanayisi gelişmeye devam ederken bu oranda doğa katledilmiş bir yerleşim alanıdır ve hala da aynı hızla ilimiz her yönden çevrilen nehirlerimizde büyük kirli atıklarla can çekişmektedir.Şu an Büyük Menderes Nehri,büyük kolu Çürüksu ve dereleri kanser gibi ölümünü beklemektedir.Buna Dalaman Çayı ve Kufi Çayı' nı da ekledik son senelerde bazı vurdumduymazların sayesinde.
Devletimiz insanının doyması için adaleti,kişisel hakları korumak zorunda,yeni tarım arazileri açmak için sazlık ve sulak alanlarının kurutulması ne kadar yanlış ise verimsiz arazilerin bir kısmını sulamayla hayata geçirmek yerine sulak sahaları kurutup tarıma açmaya devam ediyor.Sonra da bu arazileri sulamak için kuruttuğu her su havzasının az üstüne önüne bir su seddi,gölet,baraj yaparak yeni ekosistemler yaratmaktadır.Ancak bu onbinlerce yılda oluşmuş sulak sahaların kurutulmasıyla çevre felaketi yaşanmaya başlamaktadır.Seller,erezyon,yeraltı kaymaları,depremler,iklim değişiklikleri çevreye müdahaleyle bize tekrar felaketle geri dönmektedir.
Bu dönüşümler sırasında sular altında tabi ki onbinlerce yıllık insan ve çevre oluşumunun tarihi izlerinin kalıntılardan tutunda pek çok canlı bitki hayvan türünün kendisi evi yuvası da sular altında yitip gitmektedir.Ayrıca hesle etkilenen bu gelen suyun kesilmesiyle dereler çaylar içindeki ekosistemler kuruyup yokolmaktadır,bu döngü doğaya büyük zarar vermektedir.
Kirlenen su havzaları yüzünden yaşayan mikroorganizmalar yokolmakta,balıktan tutunda kuşlar böcekler alandan geri dönmemecesine silinmektedir.
Bizim alanımız kuşlar ve 51 yıldır Çürüksu Havzasında yaşıyoruz ara ara birbirimizi ayrılıklar ile özlesekte doğduğumuz topraklar bizi bırakmayıp bizi beslemeye devam ediyor,koruyor ve kolluyor.
Bizler ailelerimizle burada en mutlu şekilde yaşamakta iken Çürüksumuza minnet etmek için çalışıyoruz,onun temiz akmasını isteyip eski halini yadedip yetkililere sesleniyoruz.Onlardan merhamet ve geleceğimizin eski hayalimizden daha güzel olmasını istiyoruz ancak yıllardır Çürüksu Nehrimiz organize sanayi atıklarıyla bitmiş durumda,Büyük Menderes Uşak ile Denizli ve Suçıkan Dinar Çayı da Dinar atıklarıyla perişan durumda,şimdi de Acıpayan Dalaman Çayı bundan nasibini aldı.Sanayileşirken tertemiz su kaynaklarımızı yokediyoruz geri dönülmez bir yoldayız.
Tek büyük sıkıntı sürekli kirlenen suyu değil tabi nehrin ekosisteminin bozulması.Eğer yaradanın yarattığı gibi bol söğüt ağaçlı bol sazlıklı bir nehir olsa Çürüksumuz kolay kolay çevresini erozyona maruz bırakmazdı ama dibine kadar açılan tarlalar bu kez sular altında kalıyor diye dsinin çalışmalarıyla set nehire döndürüldü.
Çürüksu insanlara olduğu gibi kuşlara da can veriyor dedik,besleyip sazlıklarında onları koruyor ancak sazlıklar sürekli yakılıyor bazı alanlarda dsi temizleme yapıyor,nehir geniş parçalı aynalı tabir dediğimiz küçük bir sulak saha şeklinde iken dar bir kanal gibi iki tarafı setlenerek sazlıkları yok edilip binlerce söğüt ağacı kesilerek bir kanal şeklinde daha derin akan bir su halini aldı böyle olunca su kuşlarının kenarında veya dibinde arayabileceği ortam maalesef yok edildi,üstüne her dakika renk değiştiren kirlilikte zehir akmasıyla kuşlar ayağını çekti,göç yollarını da değiştirdiler.
Peki başarılı mı olundu,tabi ki hayır daha dar suyun taşıma alanı küçüldükçe sert su geldiğinde bilhassa kıvrımlı set bölümleri nehir parçalayıp önünü açarak tarlalara yine giriyor ve olan o binlerce üveykin yazı geçirdiği havza zift gibi akan nehir içinde yanına kokudan yaklaşılmayarak çiftçiliği doğayı ancak yok etmeye yaradı.Ancak Çürüksu yine de direniyor bozulan yerlerine merhem olup tekrar tekrar yaralarını sarıyor.
İnşallah seçilen belediye başkanlarımız gelen valilerimiz kaymakamlarımız ilimizin kanayan bu yarasına merhem olurlar ,Çürüksumuza derman olurlar,tek duamız önceliğimiz temiz su ve özlenen o güzel eski yaşamımızdır.
Lütfen sayın yetkililer bize ÇÜRÜKSUMUZU masmavi akan çayımızı geri veriniz bu sizin kutsal görevinizdir...
Dünyada bilim adamlarına göre 500 milyar kuş göç ediyor ve bu kuşların 5 milyarı Anadolumuzdan geçmektedir.Anadolu'da en büyük kuş göçü yolları İstanbul Boğazı,Hatay Belen Geçidi ve Çoruh Vadisidir.
Kuşlar üremek için Avrupa ve Sibirya'yı,Ön Asya'yı,Anadolumuzu kullanırken kışlamak için ise Afrika'ya göç eder,bu yüzden senede iki kez yer değiştirirler.Bazı kuşlar ise yerlidir ve yaz kış hep aynı yerlerinde yaşar,göçte ise sadece üremeye geç kalan göç edecek güce erişememiş,yaralanmış veya hasta olmuş kuşlar bu göçte başarılı olamaz ve kışı aynı yerde geçirir ve bu yörelerdeki sert kışta yaşamlarını çoğu kaybederler.
Kuşlar Neden Göç Ederler? Video YouTube dan Bilgi Kaynağı youtube kanalının bir çalışmasıdır onlara bu güzel çalışmaları için teşekkür ederiz... https://www.youtube.com/watch?v=YTAN30i4fqs
Kuşlar Afrika'ya göç ederken okyanus veya deniz üzerinden değilde karalar üzerinden nehir ve göllerden konaklayarak geçerler.Denizi aşanlar bile mutlaka ortadaki adalara konup beslenme su barınma ihtiyacını karşılamak zorundadır.Bu yüzden bu kuş göçünde ülkemizdeki nehir ve göllerin önemi ve temiz olmasını istememiz haklılığımızı ortaya çıkarmaya yeter.
Yaşadığımız şehir Denizlimizde göç yolları üzerindedir,diğer büyük göç yolları üzerinde olmasak bile ilimizden de oldukça hatırı sayılır sayıda ve türde kuşlar göç eder.Denizlimizde dağlarımız ovalarımız yaylalarımız ve bilhassa su kaynaklarımız göç için bulunmaz kaynaklardır.
İlimizin en büyük nehri Büyük Menderes ve kolları Banaz Çayı,merkezde Çürüksu,Çivril'de Kufi Çayı, Acıpayam'da Dalaman Çayı,Beyağaç'ta Akçay ve ilimizde diğer çaylar Yenidere Çayı,Hamam Çayı,Derbent Çayı,Gökpınar Çayı ve irili ufaklı 60 kadar çay ve dere büyük su ağlarımızdır.
Göllerce de zengin olan Denizlimizde Çardak Acıgöl,Çivril Işıklıgöl ve Gökgöl,Bozkurtta Çaltı Beylerli sulakalanı ve İnceler Gölü,Buldan Süleymanlı Yayla Gölü, Beyağaç Kartal Yayla Gölü ve Karagöl,Honaz Yukarı Dağdere Saklıgöl,Bozkurt Karagöller,Sarayköy Kokarhamam Bataklığı(Umut sazlığı),Adıgüzel barajı,Gökpınar barajı,Buldan barajı,Cindere barajı,Akyar barajı,Kapız barajı,daha devam eden oldukça fazla baraj,gölette dahil,Eşen Göleti,Aydoğdu Göleti gibi 30 kadar irili ufaklı ilimizde bir çok gölet kuşların göçlerinde yemlenmesine barınmasına dinlenmesine ev sahipliği yapmaktadır.Kuşlar uzun göçlerinde dinlenmek zorundadır,buralarda iyi beslenmek zorundadır.
İlimizde nehir,göller,göletler ve bataklıklar,göçte nasıl çok önemli bir yer olsa da asıl sorun buralar ve çevresinin yeteri kadar korunup korunmadığıdır.
Maalesef Uşak deri fabrikaları Banaz Çayını, Denizli organiza sanayi atıkları da Çüruksuyu bitirmiş ve Büyük Menderes' e taşıdıklarıyla Ege Denizine,her aktığı alanda da tarım arazilerine doğasına büyük zarar vermektedir.Tabi kuş göç yolları üzerindeki bu kirlilik kuşlara zarar vermekle yetmiyor buraların etrafında yapılan tarımda da bu su kullanılıp ürünler sulanmak zorunda kalınıyor,bu ürünler hayvanlara yedirilip bizlerde o hayvanların etinden sütünden yararlanıyoruz bu konu çok can alıcı,maalesef hayvacılıkla uğraşanlar bu sudan temiz gibi gözüken derelerin birleştiği alanlardan su içirdiğinde hayvanları hasta olmakta hatta telef oluyorlar.Bu su ilimizde insan sağlığına olağanüstü derecede zarar vermekte,kanser vakaları yüksek sayılara ulaşmış durumdadır.
Atık sular için yapılan su temizleme atıksu tesisleri kullanılsa da salınan su kesinlikle tam arınmış gözükmemekte,bu atıksu ağına bağlı olmayan yanlardaki onlarca fabrika ve işletme nehri hoyratça kullanmaktadır,buna yerleşim yerlerinin kanalizasyonları da eklendikçe sorunun içinden çıkılmaz bir hal almakta,oldukça kokusu pis ve çok kalitesiz boyalı ve zift gibi akmakta olan bu sudan içen canlıların yaşama şansı olduğunu sanmıyorum,derelerden gelen temiz olan küçük sularla hayatta kalan Çürüksuya gelen bu kuşlar su kenarlarında beslenseler bile sürekli ağır metalli boyalı Çürüksu Nehri,Banaz Çayı ve Büyük Menderes'in sayesinde kuşların zehirlenip ya hemen ya da yavaş yavaş ölümlerine sebep olmaktadır.
Kendimi bildim bileli Çürüksu kenarındaki tarlalarda ve doğada dedemin dayımın yanında bulunduğum tatil yıllarında nehiri izler kuşları gözlemlerdim sonra kayıt yapmak aklıma geldi,büyüklerime kuşların adını öğrenerek not tutmalar başladı daha sonra 18 yaşında ailem ile yeniden Çürüksu kenarındaki anne köyümüz Korucuk'a yerleştik,kışın sürekli dolaşan çok büyük kaz sürülerine ve ördek alaylarına evden bahçeden bile şahit olurduk,karda bazen kuşlar köyün meydanında gezer başlarını alta bizlere çevirip bağırarak evlerin üstünde sürekli karsız beslenecek inecek yer ararlardı.O yıllarda her baharın leylek,yırtıcıkuş,balıkçıllar, küçük su kuşları, arıkuşu,üveyk,iribik,küçük ötücü kuşlar,özellikle geceleri flamingo ve gündüz turnaların geçtiğini görürdük,kuşlar köyümüzün hemen evlerin yakın bahçelerine yüksek sesle mutlu şarkılarla darı ve buğday tarlalarına iner beslenir,Çürüksuyun tertemiz açık mavi suyundan içip sonra yollarına devam ederdi.Çürüksu Nehri boydan boya söğüt ağaçları ile kaplıydı ve inen kuşlar gözükmez olurdu,zaten kenarlar uzun devasa sazlık ve kamışlıklarla tam bir sulak alandı.Söğüt ağaçları altları da böğürtlen dediğimiz ormanlarla korunurdu ve kuşlar için korunaklı iyi bir yuva olurdu.Bu ağaçlar sazlıklar ve ormanlıklar Çürüksuyunun taşkınlarını korur bazen söğütü kesilmiş sazlığı kepçelenmiş yerlerde ise nehir kışın sert darbeleriyle bu alanları oyar toprakı içerlere doğru alıp götürürdü ve tarla sahipleri yeniden yaptığı yanlış yüzünden söğüt ağacı çakıp dikmeye başlardı,sonrası mermer fabrikaları açılınca bu tür alanlara bu mermer atıkları atılmaya başlandı onu gören bazı çiftçilerde mahsül az gölgede kalıyor diye ağaçları kesmeye başladı,tabi ağaçların yerine sudan selden korunmak için su kenarları moloz taş yığınları yerini aldı,en son darbe DSİ'den geldi taşkın koruma altında kalan tüm söğütler kesildi, tüm sazlıklar kepçelerle yokedildi,kenardaki milli kum dediğimiz hafif taşlıklı su kuşlarının sevdiği plajlar,toprağa girintili tüm aynalar sonsuza dek karardı ve bizim Çürüksumuz artık kanala benzer iki yanında kolayca gidilen yüksek toprak yollu bir nehire dönüştürüldü...
Doğa ana yinede kolay pes etmiyordu bazı alanlarda sazlıklar yeniden çıktı,sert kışlarda ördükleri setlerin kıyısından köşesinden yıktı geçti ama yaz gelince suyu azalınca yeniden daha sert önlemlerle bu alanlar yeniden setlendi.Ancak sazı ağacı kesilen Çürüksuya son darbeyi ilimizi ekonomide en üstlere taşıyan zengin iş adamlarının fabrika atıkları attılar,buna karşı bürokrasi ve devlet idare amirleri gerekli tedbiri alamadı,çünkü üstten gelen baskılar buna izin verdirmedi ve bizim masmavi ÇÜRÜKSU 'muz kuşların cenneti, balıkların cirit attığı o muhteşem tabiat artık gerçekten pis kokan zehir saçan hiçbir balığın yaşamadığı çürük su olmuştu,...
Çürüksu 25 senedir can çekişiyor temiz dereleri sayesinde şimdilik kanserli bir insan gibi yaşamaya çalışıyor,dibine çökmüş zift gibi ağır metalli çamuruyla etrafına zehir saçıyor ve İzmir yolu girişindeki sanayiden gelen Goncalı deresiyle birleşip aynı şekilde pis akan anasına Büyük Menderese kavuşup döküldüğü Ege Denizini kirletmeye devam ediyor.
Peki bu yöredeki insanlar buna nasıl tepki veriyor,herkes yeni alternatiflerle kendini korumaya çalışıyor ve hayvanlar ahırlarına prangalı,derelerin sularını kullanan çiftçiler yapılan Gökpınar barajı sayesinde biraz olsun tarlalarına temiz su getirmeye çalışıyor,bunu beceremeyen de arazisini ya pis suyla suluyor ya da toptan satıyor arazide yerine gelenler ise büyük hayvan çiftlikleri ve fabrikalarla Çürüksuyu biraz daha kirletmede yarışıyor.
Arada Büyük Menderesi kurtarma projesi duyuyor ve seviniyoruz ama sade lafta kalıyor,dile kolay 25 senedir can çekişen bir nehir ve ülkemizde tertemiz akan koskoca nehirleri gördükçe imreniyor halimize ağlıyoruz.
İnşallah bir gün birisi çıkar ve ey Müslüman kardeşlerim tamam güzel fabrikalar,işletmeler yapmışsınız ama can damarınız suyunuzu nehirinizi öldürmüşsünüz bu böyle olmaz,bu nehrin alt yakalarında binlerce köy ve bir çok il var orada milyonlarca insanımız yaşıyor,onları da ne yazık ki zehirliyorsunuz bundan sonra kim arıtmasını yapmazsa fabrikası cezasız kalmayacak ve bundan sonra doğaya zarar vermek yok diyecek... o büyük insanları devlet adamlarını inşallah Allah bizlere nasip eder,yeniden eski çocukluğumuzdaki o güzel temiz suyumuza doğamıza kavuşabiliriz.
Gelecek bizim değil çocuklarımızın ve bunu kirletmeye hakkımız yok lütfen kendi çöplerimizi dahi çevreye bırakmayalım kendi arazimizde yok edelim,tarımda ilaç kutusu atıklarını suya atmayalım ya da belediyenin ulaştığı yer ise düzenli çöp biriktirme kutularına,arabalarına bırakalım,bilhassa çöp naylon poşetlere dikkat edelim onları uçmayacak şekilde koyalım,cam şişeleri asfalta kenarlarına kırıp fırlatmayalım,piknik sırasında veya araçta yolculuk ederken kesinlikle doğaya araçtan çöp atmayalım atanları da uyaralım,çocuklarımıza çöp konusunu ilk biz öğretelim,lütfen bu doğa sade bizim değil gelecekteki tüm insanlığın ve bu kul hakkına girer,suyumuza doğamıza sahip çıkalım, Allah dünyamız için koşan hepimizin yar ve yardımcısı olsun sağlıcakla kalın doğasız kalmayın, sevgiyle...
https://www.facebook.com/Kenan.Suleyman.Cungur.wolf.s.kenan/videos/vb.1007373949/3125034837296/?type=3&theater
Çürüksuyu ve Doğasını Yaşamak !!! Hava kaç gündür yağıyordu Çürüksu'da ama bugün açınca mutlu kuş seslerini bahçede bile duymak mümkündü...Gökyüzünde açan mavi güzelliğe rağmen rüzgarın hafif bağırtısında doğayı dinlemek için sesin geldiği yere doğru aracımla içimden buluşmak geldi ve yola koyuldum,ara ara beni çağıran tabiat ananın seslerini duymak için camlar açık halde biraz üşüsem de küçük tepelerden aşağıya inerken yaprakların sesiyle şarkıya dönüşmüş o uğultulu vınlamalı ince çam ağaçlarından tutunda söğütlerin dallarının yapraklarının sesleri arasında geçip ovada yol aldıktan sonra nehir kenarındaydım...
Seslere kulağımı kabartıyorum,sazların içinden ilk kamışbülbülünün ötüşünü duyuyorum,o sırada suyun içinden de sazların önündeki gözükmeyen su tavuğunun çığlığı ve şapırdayarak karşıya geçişine şahit oluyorum,tepede süzülen şahinin çığlığı meydana karışıyor...Bir anda sessizlik ve yırtıcının geçişi sonlanınca ilk karatavuk neşeyle arkadaşlarına tehlike geçti diyor ve bir o dalda bir bu dalda nağmeye devam ediyor az sonra yine sessizlik... Az zaman geçince onun yerini büyük baştankara alıyor ve saklandığı yerden çıkıp küçük bir dala konarak şakramaya başlıyor,arazide baskın olan türlerden kumrular serçeler hatta saksağanlar herkes mutlu,çünkü bahar hızla gelmekte o sırada karşıdan sürüsüyle çoban geçiyor arada kangal köpeği havlayarak etrafı kolaçan ediyor araçtayken beni bildiğinden görünce selam veriyorum ve yeşillikler arasında nehrin ilerisinde kaybolup gidiyor...
Çürüksu Nehrinin hala yüksek debide çağlamasıyla suya dönüp onu seyre dalıyorum,güçlü akıntılarda köpürüyor,göçmen kuşlar acaba hala gelmedi mi diye nehri izliyorum ta ki su kenarına gelen halkalı cılıbıtların nazik ötüşlerini duyana kadar o sırada onlara inat çok yüksek çirkin kaba sesli yeşilbacak çıkageliyor üstlerinden uçup geçiyor ona paniklenen az sayıda su çullukları ok gibi su kenarlarından vızjık vızcık:) diye sağdan soldan kaçışıyorlar,dere düdükçünleri de gelmiş ve bu paniğe eşlik ediyor baya da yüksek sayıdalar yine,az ötede havada hovering yaparak asılı duran kerkenez de gözüne bir şeye kestirmiş olsa gerek dururp durup taciz dalışına geçiyor ama bizi görünce az ileride yine yükselerek yaşam savaşına ileride devam ediyor,hava biraz daha durgunlaşınca tepeli toygarlar namelerine başlıyor etrafımızda aracımızdan çıkmadan bunları izlemek dinlemek bir ayrıcalık bu arada bir gri balıkçıl çığlık atarak üstümüzden geçiyor kesin ileride bir yerde tacize uğradı yer değiştiriyor, rızkını başka yerde aramaya devam edecek ve az ilerleyip terkedilmiş bir evin kenarına geliyoruz paçalı baykuşumuz yerinde bizi bekliyor ona bakıp hala yaşadığı için ondan önce ilk biz mutlu oluyoruz,sonra saklandığını sanan kamuflajdaki paçalıyı bırakıp ileride büyük çam ağaçlarının kenarındaki büyük meşe ağaçlarında sakaların beslenmesini izliyoruz...
Tarla Çinteleri tüm ovaya sazlığa suya yakın yerlerde müthiş bir tiz sesle eşlerini bulup seçmek için şarkılarını mırıldanıyorlar üreme hızla devam ediyor havzada,araçla yakınlarına gelip onları dinliyoruz kışın ağaç tepelerine dahi birlikte konan havada sürüler halinde dolaşırken şimdi hepsi üremek için birer birer ayrılmış,sonra birden o bölgenin müdavimi gökdoğan hızla küçük bir kuşun peşinde kovalamaca da ve avıyla cebelleşiyor, geçip gidiyorlar acaba kim galip geldi yaşama savaşında...Artık bunca şarkı ve doğanın soluğunu içimde hissettikten sonra geri dönüp aldığım enerjiyle hayatıma kaldığım yerden devam edebilirim,bunlar yaşanmış olaylar ve tüm dostlarımı doğa aşkıyla yanıp tutuşanların bunun nasıl bir duygu olduğunu hatırlattıktan sonra o anları ara ara hatırlayarak rüyalara hülyalara dalıyorum...
Kimbilir belki Çürüksu Nehri yeniden temizlenecek,bir gün tertemiz akacak,yüzlerce turna yeniden ovamıza inip beslenecek ve o müthiş seslerini tepemizde duyabileceğiz,küçükken tepemizden geçen toyun nereye konduğunu merakla izleyeceğiz,yorgun düşmüş turnanın hangi otlağa konduğunu merak edeceğiz,sakarca ve bozkazların üstümüzden sanki bizim bahçemize konacakmış gibi alçaktan bizlere gagırdamasını tekrar yaşayabileceğimiz,onbinlerce bireyden oluşan o devasa tahtalı büyük güvercin alaylarının birden anız tarlalarında parladığı andaki o sert sesine kalbimizin irkileceği o anları tekrar yaşayacağız,nehrin dönerlerinde yılan balığı,turna balığı ve yayın balığı gibi o nadide balıkları nefis canlıları yeniden göreceğiz,bunları bizim için yaratana ihanet edenlerin suyu kirletmeleri sayesinde sadece suyun can çekiştiğini üzgün bir şekilde yaşamak görmek çok kötü bir duygu ama belli mi olur belki düzelecek inşallah...
Candan dilediğim ümitle inşallah en azından doğamıza sahip çıkıldığını bizler yeniden görebiliriz, ülkemizin içine kaos ekenlerin planlarının çürüdüğü ve o birlik olan koca ülkemizi yeniden yaşarız,Allah havamızı suyumuzu ve toprağımızı ve halkımızı korusun yanlış yolda olanlara doğruyu göstersin insan yaratılmadan önce doğa yaratılmış ona ihanet bizi yaratan büyük güce ihanettir inşallah güzel yakın günlerde buluşmak ümidiyle...
Denizli 2015 Kosk sayımları sonuçları
Denizli Trakor Kuş Gözlem Ekibi/TKGT
TRAKOR (bugüne kadar yaptığımız en büyük gözlem çalışması, toplam 1000km civarı yol yapılarak 20 sulak sahada 26 noktada sayımlar yaptık...)
1-Gökpınar Baraj Göleti kosk;26 k.batağan,21karabatak,48 bahri,8sutavuğu,24 sakarmeke,3şahin,1yalıçapkını... (alanın yüzölçümü 6 kmkaredir)
2-Yayla Gölü Buldan kosk;185 sakar meke,47 yeşilbaş, 24 çamurcun,14 sutavuğu,12 küçük batağan,1 gribalıkçıl,2 saz delicesi,1yalıçapkını ...
(alanın yüzölçümü 1 kmkaredir)
3-Buldan bent derbent kosk;130 sakar meke,18 angıt,1 küçükkuğu,34 yeşilbaş,13 çamurcun, 28 küçük batağan,21 karabatak,1şahin,1kızılşahin(yüzölçümü 4 kmkare)
4-Umut Sazlığı (Kokarhamam Bataklığı) Sarayköy kosk;2angıt,12 yeşilbaş,6 çamurcun,4 kaşıkgaga, 64 sakar meke, 45 k.batağan,2 su kılavuzu,23 su tavuğu, 1 karabatak, 2 gri balıkçıl, 3 b.ak balıkçıl, 32 su çulluğu,3 yeşil düdükçün,1 yalıçapkını,1 saz delicesi,2şahin ...
Umut Sazlığı yani Kokarhamam (yarımkmkarelik küçük ama çok önemli üreme sazlık bir alandır)
5-Çürüksu ve kanallar Korucuk Goncalı kosk; 9 yeşilbaş,6 çamurcun,25 suçulluğu, 4 b.ak balıkçıl,4 gribalıkçıl,60 sutavuğu,12 sakarmeke,1 karabatak,4 k.batağan,1 su kılavuzu,18 yeşil düdükçün,3 yalıçapkını,2gökçedelice,5kızılşahin,13şahin ... (yüzölçümü 30 km hattındaki sazlıklı nehir hattı)
6-B.Menderes ve kanallar Sarayköy-Çürüksu arası kosk;23 sakarmeke,37 sutavuğu, 5 yeşilbaş,3 çamurcun,1 yalıçapkını,1sazdelicesi,1gökçe delice,5şahin (yüzölçümü 30kmlik sazlıklı irili ufaklı gölcükleri olan nehir hattı)...
7-Cindere barajı-B.Menderes-Yeniköy kanalı kosk;6 yeşildüdükçün,
34 karabatak,42 k.batağan,8 su tavuğu,13 sakarmeke,11 çamurcun,8 yeşilbaş,1 b.akbalıkçıl,6 gribalıkçıl,1 yalı çapkını,1sazdelicesi,7şahin...(yüzölçümü 4 kmkare)
8-Adıgüzel barajı kosk;3 gri balıkçıl, 2 b.ak balıkçıl,14 k.batağan,6 sutavuğu,
7 yeşilbaş, 23 çamurcun,37 karabatak,18 sakarmeke,2şahin...(alanı 25 kmkaredir)
9-İnceler Gölü kosk ;142 çamurcun,26 yeşilbaş,15 sakar meke,1 yeşildüdükçün,5 gri balıkçıl,3 büyük ak balıkçıl,2angıt,2sazdelicesi,3şahin,5kızılşahin...(yüzölçümü 1 kmkare)
10-Eşen Gölü kuş görülmedi (yüzölçümü 7 buçuk km.kare)...
11-Yenidere barajı kuş görülmedi( yüzölçümü 2kmkare)...
12-Çaltı Beylerli gölü kosk;1gribalıkçıl, 4 su tavuğu,15 sakarmeke,2 angıt,1sazdelicesi ,1şahin
(yüzölçümü 6kmkare) (burada sazlıkların yarısından fazlası yakılmış ve kuş baya hiç yok denecek kadar azdı)
13-Gölcük sazlığı kosk;1yeşildüdükçün,2 su çulluğu,2sutavuğu, 1kızılşahin,1atmaca...(sazlıkların çoğu yakılmış) sazlık yüzölçümü 5 kmkaredir ama yukarı dağa yapılan Beylerli barajı yüzünden suyu yok denecek kadar azdır)
14-Beylerli Barajı kuş sayılamadı (yüzölçümü 2kmkare)...
15-Gemiş Acıgöl kosk;130 sakarca kazı,30 bozkaz,300 çamurcun,120 fiyu,85 yeşilbaş,55 tepeli pelikan,35 flamingo,40 kılkuyruk,30 angıt,30 sakarmeke,
23 b.ak balıkçıl,8 gribalıkçıl,5 sutuvuğu,20 suçulluğu,5 yeşil düdükçün,
2 yalıçapkını,5sazdelicesi,3şahin...
16-Acıgöl tuz havuzları karşıdakiler (Çardak Dazkırı arası) kosk; 50 suna,30 angıt,220 yeşilbaş,720 çamurcun,10 flamingo,5 gümüş martı,1sazdelicesi,1şahin...
17-Acıgöl Gemişten Denizli-Afyon sınırı kosk;130 fiyu,650 çamurcun, 400yeşilbaş,45 angıt, 50 kılkuyruk,3saz delicesi ...
18***Acıgöl aşağı akpınar ve başmakçı kosk ; 170 angıt,15flamingo,160 karabaş patka,150 fiyu,2050 çamurcun, 50 suna,500 yeşilbaş,20elmabaş,50 sakarmeke, 5 sutavuğu, 1 sukılavuzu,30 kaşıkgaga,20 kılkuyruk,25 k.batağan,10 kara boyunlu batağan,3 yalıçapkını,9 b.akbalıkçıl,8 gribalıkçıl,15 suçulluğu,2 yeşildüdükçün, 7sazdelicesi, 1kızılşahin,3şahin,1kerkenez...(burada sazlıklar Akpınardan sonra gözlem kulesinide geçmiş boylamda tamamına yakını yakılmış ve burada yol kenarındaki büyük balabanımızı,kışlayan 2 alacabalıkçılımızı göremedik) Acıgöl alanı 155kmkaredir ve şu an doluluk oranı sazlıklar hariç 100kmkareden fazladır,40kmkaresi ilimizdedir ...
19-Gökgöl kosk; 20 küçükkarabatak,10karabatak,2yeşildüdükçün,35 su çulluğu,30 karabaş martı,1balaban,5 küçük akbalıkçıl,3 büyükakbalıkçıl,6 gribalıkçıl,45 küçükbatağan,15sutavuğu,85smeke,1yalıçapkını,5 çamurcun,3 yeşilbaş,4saz delicesi,1şahin..(sazlıklardan girilmedikçe toplam ördek sayısını bilmek imkansız ancak kuşlar ezanla büyük çoğunluğu Işıklıya yaylım alana geçiş yapıyor,ayrıca burada da sazlık yakımı yapılmış)yüzölçümü 10kmkareden büyük bir sazlıktır...
20-Işıklı Çivril gölü kosk; 23850 sakarmeke,280 yeşilbaş,670 çamurcun, 130 elmabaş, 140 fiyu,60 kaşıkgaga,15 kılkuyruk,45 büyük akbalıkçıl,35 gri balıkçıl,65 küçük batağan,15 bahri,35 su çulluğu, 5 karaboyunlu batağan,10sutavuğu,15 gümüş martı,25 karabaş martı,5 van gölü martısı,15 tepeli pelikan, 820 küçük karabatak,120 karabatak,1yalıçapkını,9sazdelicesi,1kızılşahin,4şahin...(gölün yüzölçümü 67kmkaredir)
sonuç olarak hayvancılığın aşırı derecede artmasıyla sazlıkların yakılması her sulak sahaya sıçramış durumda...Tüm sulak saha gezisinde kosk için ekibimizin yaptığı gözlemlerimiz 16- 29 Ocak 2015 tarihleri arasında yapılmıştır ...
TRAKUŞ.org sitesindeki gözlem sonucumuz;
Görülen Türler,Gözlenen toplam tür adedi: 35
Gözlenen toplam kuş adedi: 34459
Küçük batağan (281)
Bahri (63)
Kara boyunlu batağan (15)
Karabatak (245)
Küçük karabatak (840)
Tepeli pelikan (70)
Balaban (1)
Küçük ak balıkçıl (5)
Büyük ak balıkçıl (93)
Gri balıkçıl (80)
Flamingo (50)
Sakarca (130)
Boz kaz (30)
Angıt (299)
Suna (100)
Fiyu (540)
Çamurcun (4623)
Yeşilbaş (1416)
Kılkuyruk (75)
Kaşıkgaga (94)
Elmabaş patka (150)
Karabaş patka (160)
Saz delicesi (39)
Gökçe delice (3)
Şahin (49)
Kızıl şahin (14)
Sukılavuzu (3)
Sutavuğu (197)
Sakarmeke (24499)
Suçulluğu (164)
Yeşil düdükçün (38)
Karabaş martı (55)
Van gölü martısı (5)
Gümüş martı (20)
Yalıçapkını (13)
TRAKOR Çürüksu Kuş Gözlem Topluluğu adına saygımla, DENİZLİ
Ülkemizin tek kuş sitesi Trakuşta haberlerde ilk gördüğümde Denizlimizi temsil için ilimizi tanıyan bir kuş gözlemcisi olarak Kuş Atlası ekibini arayıp haritada alan almak istedim ve sonra bunun için iki adet 50x50 kmkarelik alanda 2 bölgeden 4 adet 10x10luk alanı seçtik ve bu 4 on kmkare alanlarda 1x1 kmkarelik toplam 16 adet alanla bölge gps yardımıyla görülen türlerin kaydıyla çok bilimsel bir çalışmaya ortak olacağımızı öğrendim..
Peki zorluk derecesi neydi ilk başta gps kullanımıydı ve zor gürünen diğer konuysa çok ters zıt habitatlarda erken ve geç üreme dönemlerinde çalışma yapmaktı...tabi zamanımızın olması için olanak yaratmak ta önemliydi...buna alanları tarayıp rastlantısal gözlem ve kayıtlarını da ekledik mi ödev bitecekti... ilimizi 2010 yılında kendimizin kurduğu TKGT / Trakor Kuş gözlem ekibini tanıtmak, şehrimizin güzel sulak alan ve diğer güzel habitatlarını göstermek için çok güzel bir etkinlik olacağını düşündük ve çalışmalar için Kerem Ali Boylanın önderliğindeki Kuş Atlastan asistan Lider Sınav beyi aradık,sağolsun arazi çalışmamız da dahil her konuda çok çok desteklerini gördük,sıra gözlemlere veri kayıtlarını gps numaralarıyla girmek için erken üreme çalışmasına zaman geldi çattı,ancak herkes kendi işinde gücünde ekibi nasıl toplayacaktım bize yardım eden olackmıydı kara kara düşünürken Lider Beyin bizimle bir arazi yapmak hem de gps kullanımında bazı konuları bizlere öğreteceğini öğrenince büyük bir oh çekmedim desem yalan olur,zaten kendisi ilk çalışmada kalabalık değilde konuya vakıf az kişiyle daha hızlı bir veri kaydı lazım sonra herkese konuyu anlatarak çalışmalarınızı yaparsınız dedi ve sonra arazi için o gün geldi çattı...
Lider bey ile sabah ezanıyla Denizli de buluştuk,ünlü kuş gözlem alanımız Çivril Işıklı Gölü'ne yola koyulduk,arazi için yolda giderken bilgilerimizi anlattığım da daha araçtan iner inmez Lider bey şaşkınlıkla inanılmaz ve muhteşem gibi doğamızı öven sözleriyle Işıklımızı överken,ülkemizde gördüğü en iyi alanlardan biri olduğunu söyledi ...neyse arazide gezdikçe kah o bir katkı yaparken kah ben kuşları tanımlayıp veri kaydı alırken zaman su gibi akıp gitti...sonra arazi de birden kulaklı orman baykuşu ile karşılaştım ve Lider beye o kuş kadar güzel kamuflajda idi ki kuş çok yakında olmasına rağmen göstermek için baya tarif etmek zorunda kaldım çünkü bu kuşu görmek imkansız gibidir Lider bey kuşu görünce şaşırdı,muhteşem kamuflaj kuş derken bu kez de o da kukumavı gördü.Yola devam ettik ve köylerde yerli halkla kahvelerde sohbetli çay molaları ve yemekte daha da iyi bir ekip olarak çalışmaları hızla birer birer bitirdik...Ancak ikindiden sonra yağmur ve aşırı çamurla son 1x1 lik alan taramamızı yapamayarak havanın karardığı ileri saatlerde şehre geri döndük...Toplamda 3 adet 1x1lik alan haritada bitmişti...
Toplam 100 kuş tür çeşitliliği ve bazılarının şimdiden kuluçkaya yattığını gördük,kara boyunlu batağanın iki çiftle üreme habitatı ve tepeli pelikanların varlığını gördük,çok dar alanda bile kara boğazlı ötleğenlerin çokluğu,bıyıklı ötleğen dişisinin ekibimiz adına ilk kaydını gerçekleştirdik,sakarca kazı kaydını yaptık inşallah bir gün üreme kaydını da görmek nasip olur,Akdağ da kaya kartalını daha yakından görmek akbabaları izlemek adına başka güne söz verdik birbirimize,Işıklının adalarında yoğun üreme habitatı başlamış aslında Lider beybu alanlara yeni söğüt ağaçları dikilse daha fazla balıkçıl ve alanlarda düzenleme olsa Manyas Kuş Cenneti gibi tepeli pelikanların üreyebileceğini söyledi biz de aynı şeyi ada şeklinde Acıgöl'de flamingolar için düşündüğümüzü ama bunu devletin el atması gerektiğini söyledik...Hatta Gökpınar Barajı'nda iki küçük yarımada kepçelerle ayrılsa su bu arayı kapatsa burada bile muhteşem bir üreme habitatı oluşur,devlet dsice nehirleri tıraşlayıp sazlıkları çipil aynaları taşkınlar ve sıtmayla mücadele diye yok ederken bunları da yapıp dengeleyerek yabana destek olmalı bilhassa Büyük Menderes ve Çürüksu Nehri temizlenip kurtarılmalı...
. Ekibimiz adına yeni bu güzel çalışma için Kuş Atlasında sahada yardımcı olan Lider Sınav'a ve sevgili koordinatörümüz başsorumlu Kerem Ali Boyla hocamıza sonsuz teşekkür ederim.
İnşallah bu çalışmayı tüm ülkece sahiplenerek herkes kendi iliyle gözlemcisiyle yardımcı olur ve diğer ülkeler gibi bizde bir an evvel bilimsel çalışmalar için Kuş Atlaslarımıza il il sahip oluruz,bunun için ben ve ekibimiz kalan çalışmalarımızı bir an evvel bitirmek için heyecanla o anları bekliyoruz,herkese çalışmalarında başarılar dileriz,rasgele,saygı ve selamlarımızla..
TRAKOR Çürüksu Kuş Gözlem Topluluğu adına saygımla, DENİZLİ
Honaz Dağı (CADMOS) 2571 mt.lik zirvesiyle Batı Anadolu'nun en yüksek dağıdır.Eteklerinden doğan Çürüksu Nehri 101km. (LYCUS) etrafından Honazdan,Çökelezden topladığı derelerle Büyük Menderes'e (MEANDER,Meandros,Maiandros) ulaşıncaya kadar Çürüksu havzasına ve vadiye hayat verir.Bunlar arasında Emirçay,Kaklıkçayı,Sarıçay,Karaçay, Gökpınar Çayı,Gümüşçay,Başlıçay vardır.
Tarihi 700.000 yıl öncesine kadar hayat kalıntıları bulunan bu alanda insanların iklimin ve yaşam alanlarınının çok elverişli olması sebebiyle tarihte Çürüksu Havzası ortasında dağlardan süzülen derelerle beslenen Lycos Gölü'nün kenarında kurulu Pamukkale antik kenti (HİERAPOLİS) , Laodikya (LAODİKEİA) ile Yenicekent (TRİPOLİS) ile Honaz Dağı eteğinde Colossae (Honaz) yerine kurulan Chonae (Honaz),Eleinokapria (Honaz Pınarkent), Babadağ tarafında Attuda (Hisarköy), Karura (Tekkeköy), Trapezopolis (Bekirler) antik kentleri kurulmuş.
Helenistik dönemde Zeus kenti de denen Diospolis ve Rhoas kutsal yerleşim yerlerinin olduğu bu bölgeye M.Ö.261 yılında Laodikya antik kenti kurulmuş amaM.S.494 yılında çok büyük bir depremle yerle bir olmuş.Akabinde yine çok büyük depremler devam etmiş,kent yeniden defalarca onarılsa da kullanılamaz bu son halini almış ve şehir Kaleiçi dediğimiz alana şimdiki Ladik'e taşınmıştır.
1200'lü yıllardan sonrada şehir Türk şehri olmuştur.Lycos Gölü sınırları Honaz Dağı eteklerindeki Çürüksu ovasından başlayıp Pamukkale travartenlerine yakın köyün girişi ile Goncalı-Korucuk kenarı hatla Laodikya'ya yakın ve Tripolis (Yenicekent) arası olduğu yerşekilleri ve toprağın bitkilerin durumu itibariyle bu arada aşikar olduğu düşünülmektedir.
Çürüksu Havzasının Honaz Dağı tarafı başucunda Colossae Frigyanın 6 büyük kentinden biridir. Hz.İsa'nın sözlerini yayan ilk elçi Pavlusun 14 mektubundan birini Efese birini bu kente Colossae'ye göndermişir.Kutsal 7 kiliseden biri olan ST.Micheal Kilisesi de bu kenttedir.MS 60/61 de çok büyük bir depremle yıkılmış yaşanmaz hale gelmiştir.MÖ 3.yüzyıldan itibaren kurulan Laodikya ve Hierapolisten sonra önemini yitirdi.Daha güvenli olan MS Honazda 7.yüzyıl başında kurulan Chonae kenti 787de büyük depremle yıkıldı,kullanılmayacak halde terkedildi.Burada bir de hala bir kısmı ayakta Osmanlı kalesi mevcuttur.Göl ile ilgili bir duyumda Honaz Dağı'nda gemilerin bağlandığı babalar varmış deniyordu ama ben görmedim.Ayrıca eski bir volkan olan Honaz da atılan bir balya samanın Salda Gölün'nden çıktığı rivayet edilir.
Bu arazilerde 40 senedir geziyorum ve bitki örtüsü bakımından göl içi ve kenarına uygun hala bitkiler mevcuttur.Kuşlarında bu alanı göç yolu ve çok fazla kullanması buna işaret etmektedir. Eskiden büyüklerim Pamukkale tarafına doğru küçük küçük bataklık ve ufak göllerin olduğunu söylerdi,ben de son küçük su birikintilerine gölcüklere şahidim. 1940 yıllarda ülkede etkin bir sıtma mücadelesi adına bataklıklar DSİce kurutulmaya başlanmıştı.O dönemdeki okuduğum bazı tarihi anlatan anılarda ise B.Menderesi aşarken salla ve sonrası için develerle katırlarla eski tarihlere dayanan nakliyatçılık yapıldığı betimleniyordu.Yıllar alüvyonlar taşındıkça Menderes dibi doldu derinlik azaldı diye düşünüyorum.
1980 lerde kış basınca kuzey ve doğu taraftan Anadolu'ya gelen kaz,ördek buraya çok fazla miktarda gelirdi,yaban kazı bolca günlük gelir ve bu bataklıklarda soğuğu geçirirler,beslenirlerdi.Kendim defalarca sakarcalar ve bozkazlar yanında nadir olan sibirya kazlarını görmüşümdür,bu renkli kazın devasa kazların,kuğu ve ördeğin nerelerde takıldığını hatta arka bahçedeki tarlalara su basınca bahçelere konduklarını dedem ve dayımca anılarını dinlerdim .O zaman da ne küçük sakarca nadirdi ne de tarla kazı gibi türler.1990 larda Korucuk Köyünün üstünden sürekli geçiş yapan bu kaz sürüleri sayı bakımından bir alayda 200-1000 arasında olduğunu söylesem hatta bazen tek seferde 10 civarı toplu kaz alaylarının birleşip dakikalarca geçit yaptığını görürdük,hele ördek sürülerindeki toplamının 5000 civarı günlük geçişler yaptığını ve bu alanın ne kadar çok kuş yoğunluğunu gördüğünü anlatsam gece kaz sesleri çok yakınımızda tarlalarda sesleri gelirdi,şimdi bu kuşlar neden yok.Zift gibi akan suya kim gelsin ki.
Neyse tarihe dönecek olursak Laodikya kentinde dokunan kumaşlar Çürüksu Lycos Gölü'nden yolculuğa başlayıp sonra bağlandığı B.Menderes Nehri'ni (548km.) salla aşarak Ege Denizi kenarındaki liman kenti Milet antik kentine kadar gitmekteymiş,oradan da Roma ve Avrupa'ya tabiki...Ancak liman olan Milet antik kenti Menderesin taşıdığı alüvyonlarla 10 km içeride bir kent durumuna düşmüş,aynı Efes antik kenti de Küçük Menderes(KYSTROS) tarafından alüvyonlarla denizden uzakta kalmış,liman yokolmuştur. Laodikya 'da bulunan bir yazıtta Hierapolislilerin balık avlamalarına izin verilmesine dair yazı anlaşma bulunuca buradaki Lycos Gölü'nün ne kadar büyük olduğunu anlatmaya yeter...Bu tarihçe milyonlarca yıldır bu alanın doğasıyla çok önemli olduğuna işaret etmektedir.Bu alanlar buraya aşık arkeolojik çalışma yapan hocalar ve görevlilerce hızla gün yüzüne çıkarılmaya devam etmektedir. Hayat temiz güzel hava ve suyla başlar ve Laodikyalıların bu güzel nehrine Çürüksuyumuza (Lycus) ne hale getirdiklerini görmek bizleri o kadar fazla üzüyor ki.
Tarih kitaplarında bulabildiğim Denizli ile ilgili yörede yerleşilen birçok antik kent adı geçer,bunlar şöyledir;
Antikler Şehri DENİZLİ
HIERAPOLIS -Pamukkale COLOSSAE -Honaz İlçesi ELEINOKAPRIA -Honaz Pınarkent CHONEA -Honaz İlçesi LAODIKEIA -Denizli,Eskihisar KILARAZA -Denizli Hacıeyüplü köyü TRAPEZOPOLIS -Babadağ Bekirler köyü TRIPOLIS-APOLLONIA-Buldan Yenicekent Kasabası APOLLONOS HIERON-Buldan TRALLA -Buldan Derbent Köyü AETOS -Buldan Derbent Köyü ATTOUDA -Sarayköy Hisarköy HYDRELA-HIDRELA -Sarayköy-Tekkeköy KAROURA -Sarayköy Tekkeköy MEN KAROU TEMPLE-Sarayköy Gerali Köyü
SALA-SALENON -Güney ilçesi kuzeyi-Aşağıçeşme höyüğü
MOTALEIA - Çal, Dağmarmara köyü DIONYSOPİS - Çal, Ortaköy APOLLON LERMONOS - Çal, Bahadınlar köyü SALOUDEIA - Çal, Kabalar Köyü KAGYETTEIA - Çal, Develiler Köyü LOUNDA - Çal, Mahmutgazi köyü Yukarı Seyit köyü-İsabeyli MOSSYNA - Çal, Gözler Sazak köyü arasında ATYOKHORION - Çal, Akkent kasabası THIOUNTA - Çal, Gözler Kasabası
PEPOUZA -Bekilli-Karahallı(Uşak) arası DIONYSOUPOLIS-DIONYSOS-Bekilli MOTELLO-METELLOUPOLIS-Pulcherianopolis-Bekilli-Medelle (Yeşiloba)
Bu kadar tarihi bol olan kentte Türkler yüzyıllardır sahanın tek hakimidir.Buraların Türkleşmesinde onlarca uç beyi ve askerleri,erenler babalar,ahiler yer almış,bir çoğunun türbesi mevcuttur.
Tamgalar Belgeseli çekilmiştir Denizlimizde. Benimde arkadaş olduğum TRTnin değerli tarih belgesel üstatlarından Servet Somuncuoğlu abimiz çekmiştir.Linkte belirterek onu da buraya ekliyorum. Tamgalar 1.bölüm
Milyonlarca yıl bozulmayan akarsuları 50 senede endüstrileşmek adına mahvettiler,bu bizlerin ne dinen ne de insani olarak açıklanamaz bir durumudur,bu yazım ile bu acıyı kabullenmediğimizi isyanımızla göstermektir.Kıpkırmızı zehir akan bu nehrimizi kurtarmanın zamanı gelmemiş midir hala acaba,soruyorum. Denizlili olarak artık zehirli su içmeden yaşamak istiyoruz, balıklarımız,kuşlarımız geri gelsin, hayvanlarımız,insanımız tekrar temiz suyuna kavuşsun ve yediğimiz içtiğimiz herşey temiz suyla hazırlansın, kuşlarda balıklar da yeniden geri dönsün inşallah,kalın sağlıcakla.
Trakor Çürüksu
TRAKOR Çürüksu Kuş Gözlem Topluluğu adına saygımla, DENİZLİ